Bugün, eldeki ilaçlar ve gübreler sayesinde meyvenin olgunlaşmasını geciktirmek, çürümesini engellemek, uzun süre yeşil kalmasını sağlamak mümkün hale gelmiştir.
İlaçlarının bir kısmı yıkamakla çıkmaz
Ne var ki bu kullanılan ilaçların hiçbiri bitkinin bünyesinden yıkanarak uzaklaştırılamamaktadır. Dolayısıyla bizim vücudumuza da geçmektedir. Bu durumda “meyvenin olgunlaşmasını durduran ilaç, insanın hormon dengesini de değiştirmez mi?” sorusunun yanıtlanması gereklidir ki, elbette değiştirir. Bu en azından sperm yapımının azalması, hareketliliğinin bozulmasıdır. Düşününüz ki bu ilaçların çürümeyi önlemeden, raf ömrünü uzatmaya kadar amaç dışı onlarca kullanım biçimi mevcuttur. İşin kötüsü, köylü bu tür amaç ilacın kötüye kullanılması konusunda bilinçsizdir. Sorumluluğu üstlenmesi gereken okumuş kesim, zaten ilaç pazarlamacılarına dönüşmüştür.
- MugeCerman
"Reklamlarla, modayla, yaratılmış ihtiyaçlarımızla biz daha fazla alışveriş yaparken ve günden güne daha çok çalışıp daha az kazanırken dünyadaki üç beş patron gitgide daha zengin oluyor. Yoksullaştırılan ve sesleri duyulmayan insanlar dizi izlemeyip sokakta hakkını ararsa karşısında kendi ödediği vergilerden yapılmış tomaları buluyor. Üç beş patron vicdan temizlemek istediğinde iftar çadırlarında sadaka dağıtıp kaçıyor. Böbürlenerek dağıttığı yemek, zaten onu yemeye gelenlerin öz hakkı, fazla mesai yaptığı halde alamadığı hakkı! Onları daha zengin yapan sistemin plastik torbaları, uçakları, orman kesilip yapılan otelleri, AVM'leri... Hepsi biz gidiyorsak var. Biz ödüyorsak var. Biz onların altında çalışıyorsak var. Ve biz devam dedikçe ciğere çekilecek hava, yüzülecek deniz kalmıyor. Dünyanın zamanı doluyor.
Bombalara Karşı Sofralar olarak doğanın talanına itirazımız var. Hayvanların kardeşimiz değil kölemiz olarak görülmesine itirazımız var. Devletin savaş uçakları, ekonomisi, bilmemnesi için çalışan mühendislere, üniversite profesörlerine itirazımız var. Çöpe tonlarca yemek dökülürken 1 milyar komşumuzun aç uyumasına itirazımız var.
Şu müsrif dünyada karnımızı doyurmak için paraya gerek olmadığını 37 haftadır Tepebaşı'nda sembolik olarak gösteriyoruz. Şefimiz, aşçımız yok bizim. Başkanımız, liderimiz, yönetimimiz, alan el-veren el ayrımımız yok. Konu komşuyu dayanışma soframıza çağırıp bir sonraki hafta birlikte pişirmeyi teklif ediyoruz. Her gün her türlü ihtiyacımızı sisteme mecbur kalmadan dayanışmayla halledebiliriz diyoruz: Marketlerde, lokantalarda israf edilenleri bulmak, takas pazarları açmak, becerilerimizi geliştirmek, eskinin kıymetini bilmek, tamir etmesini bilmek, yan komşunun kapısını çalmayı bilmek, , çürümeyi bekleyen boş evlerde kirasız yaşamayı bilmek, bostanlar kurup patlıcanlarla beraber güneşlenmeyi bilmek, yürümeyi bilmek, beraber yürümeyi bilmek.
Paraya olan ihtiyacımızı azaltırsak bizi köle gibi kullanmaya çalışan işyerlerine mecbur kalmayız. Dikkat, bu bir hayır işi değil protestodur. Direniş sofrada başlar.
Bombalara Karşı Sofralar - sadaka değil dayanışma."
- MugeCerman
İmzalayın ve paylaşın: Yedikule Bostanları'nın tarihi misyonu ve geleneksel fonksiyonu korunsun; Yedikule Bostanları tarım alanı olarak kalsın. http://chn.ge/1AtnqSc